Yrd.Doç.Dr.Şükrü Cicioğlu

Yrd.Doç.Dr.Şükrü Cicioğlu

TÜRKİYE’DE VARLIK FONU UYGULAMASI Yrd.Doç.Dr.Şükrü Cicioğlu

TÜRKİYE’DE VARLIK FONU UYGULAMASI

Yirmi birinci yüzyılda uygulamada kapitalizmin farklı versiyonlarının çeşitli ülke grupları arasında yaygınlaşarak devam ettiğini görmekteyiz. Bir yandan Avrupa’nın refah kapitalizmi ve Anglosakson Dünyanın liberal kapitalizmi yanında Çin başta olmak üzere BRİÇ (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ülkelerinde devlet kapitalizmi yükselişe geçmiştir. Küreselleşme süreci ile de uyumlu olabilen bu yeni anlayış ve uygulamalar özellikle finans ve ticaret kesimine devletin öncülük ettiği ve entegre olduğu bir ekonomik sistemi yansıtmaktadır. Bu yeni müdahalecilik anlayışı, küreselleşme olgusunun getirdiği finansallaşma kavramı ile bütünleşince farklı amaçlarla ve şekillerde yürürlüğe giren devlet mülkiyetli varlık fonları ortaya çıkmıştır.

Ulusal varlık fonu çoğunlukla yabancı ülke varlıklarına yatırım yapan, kamu sahipliğindeki veya kontrolündeki finansal varlık havuzudur. Yani devletin altında oluşturulan bu kurum, genelde devletin gözetiminde fakat yönetimi ve hareket bağımsızlığı itibariyle devletten bağımsız, alışıla gelmiş kamu kurumlardan farklı, ayrı bir tüzel kişiliği olan yatırım kuruluşları olarak ortaya çıkar. Devletin resmi rezervleri dışında yer alan, ülke tasarrufları ve/veya cari fazlalarından oluşan ulusal varlık fonları, yatırım politikalarının ve amaçlarının, devletin resmi rezervlerinden farklı olması, tasarruf ve yatırım gibi kararları stratejik portföy hedeflerine uygun şekilde, çıkarlarını düşünerek, tarafınca kullanabilme yetkisine sahiptir.

Ulusal varlık fonları, uzun vadeli yatırımlarını çeşitlendirerek, varlık gelirlerini arttırmayı hedefler. Küresel olarak yatırım yapan ulusal varlık fonları, ülke ekonomisine katkı sağlayıp artı değer katarken, aynı zamanda beklenmeyen iç ve dış şokları veya kriz dönemlerini rahat atlatmakta ve istikrar sağlayıcı görev yüklenmekte önemli bir yer taşır.

Genelde gelişmekte olan ülkelerce kurulmuş olan ulusal varlık fonları, Norveç gibi gelişmiş ülkelerce de tercih edilmiştir. Yapılan inceleme sonucu, Ocak 2018 verilerine göre dünyadaki ulusal varlık fonlarının toplam varlığı 7.5 trilyon doları aşkındır ve bunların % 27,68’ine Çin sahiptir. En büyük varlık fonu ise toplam varlığın % 13,18’ini oluşturan, Norveç’e ait Devlet Emeklilik Fonları-Global’dir. Verilerden anlaşıldığı üzere ulusal varlık fonlarının toplam varlığının, % 81,80’i Çin, BAE, Norveç, Singapur, Kuveyt, Suudi Arabistan’a ait varlık fonlarına elindedir. Bu dağılım, fonların az sayıda ülkenin elinde olduğunu göstermektedir. Bu da politik risk ve ulusal ekonomik egemenliği riskini haklı çıkarmaktadır.

Ulusal varlık fonu Türkiye’de yeni bir yapılanmadır ve Ağustos 2016 yılında kabul edilmiştir. Ekonomi bakanı Nihat Zeybekçi’nin açıklamasına göre Türkiye Varlık Fonu’nun 200 milyar dolara varacağı düşünülmektedir. Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir ve bu ülkenin hedeflerine hızlı bir şekilde ulaşabilmesi için kaynağa ihtiyacı vardır. Bu kaynağı sağlayacağı düşünülen varlık fonu iyi bir alternatif olarak görülmektedir. Fakat Türkiye sadece tasarruf açığı değil, aynı zamanda cari açık da vermektedir. Böyle olunca ülkenin kamusal varlıkları üzerinden borçlanmaya gidilerek sağlanacak kaynak, oluşturulan Türkiye Varlık Fonunun bir nevi kısmi özelleştirme yapacağı ve ülke varlıkları yok edeceği eleştirilerine maruz kalmaktadır. Kurulma amacı alt yapı çalışmalarını hızlandırıp, gelecek nesiller için daha iyi bir Türkiye yaratmaktır. Ekonomik risklere karşı önlem niteliğinde kurulan bu fon zaman içerinde büyüyerek önemli bir küresel faktör olma, uzun vadede ekonomik büyüme ve kalkınmaya da hız kazandırma gibi hedefleri vardır. Tabi bunların hepsi umulan kısmı olup, gerçekte ekonominin bu kadar hassas olduğu bir ülkede, uzun vadeli borçlanma ihraçlarına ilginin ne yönlü olacağı henüz bilinmemektedir. Nitekim örgütlenme aşamasında, 2017’de istenilen sonuç henüz alınamamıştır. Stratejik planlarını üç yıllık çerçeve içerisinde gerçekleştirecek olan fon henüz harcama yapmamıştır. Fakat 10 yılda 1 trilyon dolarlık yatırımı hedefleyen Türkiye, bu projeler üzerinden borçlanma yoluna gitmesi ülkenin ekonomik güvenliğini de tehdit edip etmemesi ayrı bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Yabancı yatırımlar, tasarrufları az ülkeler için iyi bir sermaye aracı olarak gözükse de, yurtiçi tasarruflardan fazla olan yabancı yatırımlar, ülkenin ekonomik alanda sağladığı kardan büyük miktarını götüreceği ve olası bir ekonomik risk durumunda yatırımların birden çekilmesi gibi ulusal ekonomi için tehdit oluşturacak durumları ortaya çıkartabilir.

Türkiye Varlık Fonuna aktarılan kaynaklar

Kaynak Adı Aktarılma Oranı
Türkiye Hava Yolları A.O. Özelleştirme kapsamındaki % 49,12
Türk Telekomünikasyon A.Ş. Hazineye ait hissenin % 6,68
Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası A.Ş. Hazineye ait hissenin % 100
Türkiye Halk Bankası A.Ş. Özelleştirme kapsamındaki % 51,11
Türkiye Petrolleri A.O. Hazineye ait hissenin % 100
Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş. Hazineye ait hissenin % 100
Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş. Hazineye ait hissenin % 100
Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme A.Ş. Hazineye ait hissenin % 100
Borsa İstanbul A.Ş. Hazineye ait hissenin % 100
Milli Piyango Şans Oyunu Lisansı 2017’den itibaren 49 yıl süreyle
TCDD İzmir Limanı Özelleştirme kapsamındaki % 100
Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. Özelleştirme kapsamındaki % 49
ETİ maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü 1
Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Özelleştirme kapsamındaki % 10
Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü 1
Türkiye Jokey Kulübünün Lisansı 2018’den itibaren 49 yıl süreyle
Taşınmazlar Antalya, Aydın, İzmir, Kayseri, İstanbul, Muğla, Isparta

Yazarlar