Kopan Bağlarımız Var
Güneşli günlere kalan umutlar, insana yaşam sevinci verir. Tüm dünyaca yaşadığımız sağlık krizi, stabil yaşantı diye düşündüğümüz uykudan bir nebze uyandırdı bizleri. Şimdi çalışmak, üretmek isteyenler için yeni çabalar ve yöntemler lazım ...
Toplumun ne kadar endişeli olduğunu varsayarsak öncelikle eve hapsolan sosyal formlarımızı nasıl şekillendireceğimiz konusu dikkat çekiyor.
Sanatla bağım sayesinde günlerdir sosyal hayata aktif katılamasam bile sıkılmak şöyle dursun, saatlerin bana yetersiz geldiğini söyleyebilirim.
Oysa gençlerimiz, çocuklarımız üretmekten çok tüketmeye fazlasıyla alıştırıldı. Evet teknoloji ve bunun getirdiği yaşam şekli bu bağımlılığı körüklüyor. Fakat hayatta kendi başlarına ayakta kalabileceklerinden emin olamadığımız bir nesille karşı karşıyayız. Hazıra alışmış olmaları tüm modern gelişmelere rağmen onların kabusu olacak gibi gözüküyor.
Onlara çivi çakmayı öğretin, iğne tutmayı, tornavida kullanmayı öğretin. Bırakın terlesinler bırakın elleri acısın ama elleri çalışsın...
Babam annemi çağırıp, bana bir kumaşa nasıl yama yapılacağını öğretmesini istemişti. Babama, şaşkınlıkla, bunu neden istediğini sormuştum. Hayatın bana yaşatacaklarını bilemeyeceğini söylerken onu ilgiyle dinlemiştim. Babam bilgece sözleri aklımdan çıkmayan kocaman bir çınardı…
Her şey para değil sözünü yaşamlarımız duvarlar arasına sıkıştığında anladık. Uğraşlarımız olmalı. İz bırakan belki bir hatıraya ya da kazanca dönüşen el sanatımız, el emeğimiz olmalı.
İnsanlık tarihi ile ilgili bulgulara baktığımızda mağara duvarlarına bile resmetmeyi, varoluşun basamakları olarak görebiliriz. Ruhundaki ifadeleri resmetmek. İnsanın sanata ilkel çağlarda bile ihtiyaç duyması, estetik yanının yansımasıdır. Zaman ve insanın modern hayatla geçirdiği mesaiye bakarsak sanatsal imgeler takip etmemiz gereken derin koleksiyonlar bıraktı bize. Kendi medeniyetimiz, hayat bulduğumuz coğrafya birçok anlamda olduğu gibi sanatsal yeteneklerde de bizi zengin kıldı. Amacım bundan sonraki yazılarımda, kendimde ve etrafımda şahit olduğum bu değerleri sizlerle paylaşmak olacak.
Gençler ya da yeni nesil ile ilgili tespitlerimiz bizleri balık tutmayı öğretme konusunda daha azimli olmaya sevk etmeli diye düşünüyorum. Onların yetişkinlerin tecrübe transferine ihtiyaçları var. Yetişkinlerin de kendi ilgi alanlarına göre atölye çalışmaları gün geçtikçe artıyor. Dolayısı ile işbirliği içinde bırakacağımız kültürel miras gerçeği bizlerin konuyu gündemde tutmasını gerektiriyor. Aksi takdirde baş tacı olması gereken medeniyetler merkezi topraklarımızı da kadim kültürümüzü de koruma güdüsü gelişmemiş kalabalıklara bırakırız. Sonuca manidar bakmamak dileğiyle...